Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2009 Perşembe

Fondöten Seçmenin İncelikleri



Fondöten denilince akla makyaj gelir ama fondötenler artık cilt bakım ürünü kalitesinde üretiliyor. Fondöten hakkında her şey bu yazıda...

Fondötenler neredeyse her kadının kullanmak istediği ama bir o kadar da kullanmaktan çekindiği ürünlerdir. Bunun sebebi de fondötenler hakkında yanlış bildiklerimizdir.

Dermalogica Eğitim Müdürü Melike Yumlu bu yanlışlar hakkında bizi bilgilendiriyor ve günümüzde bazı fondötenlerin nasıl cilt bakım kalitesi sağladığını hatırlatıyor.

Her cilt tipine fondöten önerilir mi?

Fondötenler her tip cilde uygulanır ama fondöten içerikleri her cilde uygun olmayabilir. Fondöten seçimi yaparken içeriklerine çok dikkat etmek gerekir: Örneğin akneli ciltlere sahip kadınların su bazlı bir fondöten, kırışıklığı daha yoğun olan ciltlilerin ise, daha ince yapıda ama kapatma özelliği yüksek ve aynı zamanda nemlendirici etkisi olan bir fondöten tercih etmeleri gerekir.

Fondötenin seçimi kadar uygulanması da önemlidir değil mi?

Fondötenden önce cildi temizlemek ve nemlendirmek hem fondötenin daha rahat sürülmesi, hem de daha güzel ve doğal görünmesi için çok önemlidir. Eğer cilt çok kuru ve mat görünümlüyse ya da cilt yüzeyinde birikimler varsa, uygulama öncesinde peeling yapmak fondötenin daha pürüzsüz ve cilt ile uyumlu görünmesini sağlar.

Fondötenin ciltte doğal görünmesi için öncelikle ne yapmalıyız?

Fondötenin ciltte doğal görünmesi için 1. kural, doğru tonu seçmek ve doğru uygulamaktır. Doğru rengi bulmak için fondöten çene kemiğinde denenmelidir, el üstünde denemek yanlıştır. Fondöteni daha ince uygulamak için ise, nemli bir sünger kullanılabilir. İlk önce sünger su ile ıslatılır ve uygulama, yüz ortasından başlayarak yanlara doğru kayarak yapılır. Daha kalın kapama sağlamak için fondöten parmak uçları ile tüm yüze uygulanır. Fondöteni çene kemiği, boyun çizgisi ve saç diplerinde dikkatli kullanıp iyice dağıtmak gerekir. Fondöten uygulamasını bitirdikten sonra, saç ve kaşlarınıza bulaşmış olan fondöteni temizlemeyi unutmayın.

Fondötenin cilt bakım kalitesinde olması ne demektir?

Günümüzde nemlendiriciler, içeriklerindeki doğal renklendiriciler ve güneş filtreleri ile fondötenler gibi cildi kapatıp, pürüzsüz ve daha canlı bir görünüm sağlayabiliyorlar.

Fondötenin doğal renklendiriciler içermesi neden bu kadar önemlidir?

Suni renklendiriciler gözenekleri tıkayarak ciltte siyah nokta oluşumuna sebep olurken eğer cilt sivilceliyse sivilcelerde de artışa sebep olabilir.

Fondötenin olmazsa olmazı nedir?

Akşamları fondötenin tamamen ciltten temizlenmesi gerekir. Kullanılan temizleyicinin su bazlı kirlerin yanı sıra yağ bazlı kirleri, renklendirici ve güneş filtrelerini tamamen durulayacak kalitede olması gerekir. Temizleyicinizi üst üste iki kez kullanarak daha da etkili hale getirebilirsiniz.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kadınlar ağrıya daha dirençli



Kadınlar ağrıya daha dirençli

Adet sancısı, gebelik ve doğum ağrısı başta olmak üzere her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Kadına özel bu ağrıların dışında, karın, baş ve eklem ağrılarını da kadınlar erkeklerden daha fazla yaşıyor. Ağrı kişisel bir kavram. Her birey bu sözcüğün anlamını yaşamı boyunca edindiği deneyimlerle kavrıyor. Ancak her iki cinsiyette de farklı biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler değişik ağrı deneyimlerine neden oluyor.

Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Prof. Dr. Süleyman Özyalçın, “Ağrı vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, bir doku hasarına bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan, duyusal bir histir” diye ağrıyı tanımlayarak şöyle devam ediyor:
“Tekrarlayıcı ağrı yakınmaları bakımından kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıklar ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde sürer. Çocukluk çağında da cinsiyet farklılıklarına bağlı ağrı şikayetleri olabilir. Genellikle kız çocukları, ailenin ilk çocukları ve alt sosyo-ekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu psikolojik bir olaydır. Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar.”

KADINLAR VE ERKEKLER FARKLI AĞRILAR YAŞIYOR
Ağrı konusunda kadın ve erkek arasındaki farklıkların üç temel sebebi bulunuyor: Hormon ve organ farklılıkları, kültürel ve toplumsal rollerdeki farklılıklar ve adale farklılıkları.

Kadınların cinsiyet organları ve hormonal değişimleri farklı ağrı deneyimlerine yol açıyor. Kadınların çoğu adet ağrısı, yumurtlama ağrısı, gebelik ve doğum ağrısı gibi patolojik olmayan nedenlere ait ağrılar yaşıyor. Tüm genç kızların yaklaşık yüzde 50’si erken ergenlik döneminde adet ağrısı deneyimine sahip. Geç ergenlik döneminde ise bu oran yüzde 75’e ulaşıyor. Geç ergenlik ve erken yetişkinlik çağında ağrıların şiddeti daha da artıyor.

Değişen kadın erkek rollerinin ve yaşamdaki biçimlerinin ortaya çıkardığı durumlar da ağrı üzerinde çeşitli etkilere sahip. Örneğin bu yüzyılın başında, bel ağrılarının erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü kabul edilirdi. Ancak endüstriyel toplumların hızlı gelişimi sonucunda kadının iş hayatına ve üretime giderek daha aktif katılması, bel ağrıları konusundaki kadın erkek farklılığını ortadan kaldırdı. Kadın adalelerinin daha zayıf, erkek adalelerinin ise daha güçlü olması ise bazı ağrıların kadınlarda daha fazla ya da daha sık görülmesine neden olabiliyor.

KADINLARIN AĞRI DENEYİMİ DAHA FAZLA
Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda da etkili bir rol oynuyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Dr. Selçuk Dinçer bunu şöyle açıklıyor:
“Beyindeki kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonsal değişiklikler ağrı algılaması, iletimi ve duyarlılığı bakımından her iki cinste farklılığa yol açmaktadır. Deneysel araştırmalara ait bilgiler, biyolojik faktörlerdeki değişikliklerin kadınlarda baş ağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olmasına neden olduğunu düşündürmektedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda etkilidir.”

Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni var: Birincisi kadın ve erkeğin yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahip olması, ikincisi ise kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olması. Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrıya tepkiyi de belirliyor.

Dolayısıyla ağrılar karşısında erkek ve kadın, aralarındaki farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izliyor. Kadın ağrı duyduğunu rahatlıkla dile getirip doktora başvururken erkek bu konuda kadına oranla daha çekingen ve kendini saklamaya meyilli oluyor. Bu, kadının toplumdaki rolüyle ilgili sosyo psikolojik bir farklılık. ‘Kadın, sosyal sorumlukları gereği ağrısının bir an önce geçmesi için tedavi yolu ararken erkek, ağrısının olduğunu belirtmekten bile kaçınmaktadır’ diyen Prof. Dr. Özyalçın, kadınların erkeklerden daha çok ağrı yaşadığı yanılgısının kaynağında kadınların ağrıyı daha çok dile getirmesinin yattığını söylüyor.

Kadınların ağrıya erkeklerden daha dayanıklı ve dirençli olduğunu söylemek de mümkün. Bunun bir nedeni, kadınlarda östrojen gibi bazı hormonların ağrıdan koruyucu özelliklere sahip olması. Yapılan araştırmalara göre kadınların, örneğin ameliyat sonrası ağrılarda daha az ağrı kesici kullandığı ortaya çıkmış. Ancak erkeklik hormonlarının da ağrı giderici etkileri olduğuna ilişkin araştırmalar da bulunmaktadır. Kadınların ağrıya daha dirençli olmalarının önemli bir nedeni de ağrı konusunda daha deneyimli ve daha hazır olmaları. Özellikle doğum yapmış kadınların doğum ağrısı deneyimi ve pek çok kadının adet ağrısı deneyimi kadınların erkeklere oranla ağrıya daha dirençli olmalarını sağlıyor.

1 Ekim 2008 Çarşamba

Emzirmeye Nasıl Başlamalı

Emzirme döneminin verimli olmasını sağlayan en önemli şey hamilelik döneminde hazırlanmaya başlamaktır. Emzirme doğal bir şeydir ancak iç güdüsel değildir. Sertifikalı uzmanların ders verdiği emzirme sınıflarına katılarak gerekli bilgileri edinebilirsiniz.

  • Yardım alın. Doğum yapacağınız doğum merkezinde yada hastanede emzirme uzmanının olup olmadığını araştırın.

  • Odada kalın. Bebeğinizi hastane odanızda bulundurarak çok kez emzirme alıştırması yapın.

  • Sadece emzirin. Görevlileri bebeğinize destek besinler(hazır süt yada su) yada sakinleştirici vermemeleri için uyarın.

  • Erken ve sık emzirin. Bebeğinizi doğumdan sonra en kısa zamanda ve daha sonra düzenli olarak 2-3 saatte bir emzirin yada en azından günde sekiz- on iki defa emzirin.


Başlayın

  • Rahatlayın. Kendiniz için rahat ve destekleyici koltuk ve yastık bulun. Arkanıza yavaşça yaslanın ve dizlerinizi hafifçe yukarı çekin. Bebeğinizi çıplak teninize doğru yaslayın. Eğer oda serinse üzerinizi ince bir battaniyeyle sarın.

  • Bebeğinizi karnınıza yerleştirin. Bebeğinizi tek tarafına doğru, kulağından kalçasına kadar düz bir çizgi halinde olmak üzere göğüs seviyenizde tutun. Bebeğinizin dudaklarını göğsünüzle gıdıklayın ve ağzını açmasını sağlayın. Hızlı bir şekilde göğsünüze getirin.

  • Eğer bebeğiniz verimli bir şekilde ememiyorsa, yada siz rahatsızsanız parmağınızı ağzına sokarak emzirmeye ara verin. Eğer gerekliyse bebeğinizi sakinleştirdikten sonra devam edin. Düzgün bir pozisyonda bebeğin burnu göğsünüze değer. Dolayısıyla bebeğinizin nefes alması için bir yol düşünmenize gerek yoktur. eğer emzirme sırasında bebeğinizin vücudunu kendinize doğru daha fazla çekerseniz göğsünüz ve bebeğinizin burnu arasındaki boşluk birazcık genişler. Eğer duruş doğru ise bebek etkili bir şekilde emer ve siz de travmadan kurtulursunuz.

  • Uyumu bulun: öncelikle tek göğsünüzü emzirin. Diğer göğsünüzü vermeden önce bebeğinizin rahatlamış ve tatmin olmuş bir şekilde kendiliğinden göğsünüzü bırakmasına izin verin. Emzirme rahat olmalıdır. Eğer değilse, doktorunuza danışın.


NOT: Bebeğiniz üçüncü günden itibaren en az altı ile sekiz defa altını ıslatmalı ve iki kere bağırsak hareketi yapmalıdır. Aksi takdirde doktorunuza danışın.

Hamilelere güvenli seyahat önerileri

Anne adaylarının, doğum sonrası süreçte fiziken ve psikolojik olarak bazı sıkıntılar yaşayabildiğini ifade eden Yaralı, “Doğum öncesinde tatili fırsat bilen gebeler, sağlıklı ve sorunsuz bir tatil için hekiminin önerilerini göz ardı etmemeli” uyarısında bulundu.

“HEKİMİNİZİ BİLGİLENDİRMEYİ İHMAL ETMEYİN”
Yaralı, hamileliğin erken dönemlerinde düşük tehlikesi ve hamileliğin son haftalarında da erken doğum riski söz konusu olabileceği için, anne adaylarının, tatil planı yapmadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerektiğini söyledi.

Anne adaylarının, tatil tarihi hakkında doktorunu bilgilendirmesi gerektiğini vurgulayan Yaralı, “Mutlaka, tatilin geçirileceği yere yakın mesafede, tam teşekküllü bir hastanenin olmasına dikkat edilmeli. Hastanenin tam yeri öğrenilmeli” dedi.

Seyahate giderken, tıbbi dosyanın bir fotokopisinin de alınması gerektiğine dikkati çeken Yaralı, “Olası bir sorun olduğunda, hekim tarafından, bugüne kadar yapılan takiplerin ve anne adayı ile bebeğin genel sağlık durumlarının ne olduğu konusunda bilgi sahibi olması, yapılacak müdahale için çok önemlidir. Bu, müdahale için hem zaman kaybını önleyecek hem de doğru tanının ve uygun müdahalenin yapılmasını sağlayacaktır” diye konuştu.

Yaralı, doğum tarihinin yakın olması durumunda, seyahate gidilecek yerlerin çok uzak olmamasının uygun olduğunu belirterek, “Özellikle erken doğum riski olan gebelerin, 30. gebelik haftasından sonra bulundukları şehirden çıkmamaları gerekmektedir. Seyahatin, bizzat olumsuz etkisi olmamakla birlikte, seyahat sırasında olabilecek olumsuzluklar önemlidir. Olası bir ters durum karşısında hem annenin hem de bebeğin hayatı tehlikeye girebilir” uyarısında bulundu.

“DİNLENDİRİCİ YERLER TERCİH EDİLMELİ”
Uzun, kapsamlı turların ve kişinin yaşadığı iklimden çok farklı koşullara sahip olan bölgelerin tatil için seçilmesinin uygun olmadığını belirten Yaralı, “Anne adayının yaşadığı bölgeden farklı olan aşırı sıcak ya da aşırı soğuk hava koşulları, şişkinlik, kramp, çarpıntı ya da halsizlik gibi etkilere neden olabilir” dedi.

Yaralı, bölgesel ve tarihsel gezi ağırlıklı kültür programlarının, fiziksel yorgunluğa neden olabileceğine işaret ederek, dinlendirici ve kalabalıktan uzak sakin yerlerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Yaralı, 3-5 saatten fazla süren yolculukların, anne adayının kan dolaşımını olumsuz etkileyebileceğini, hareketsizliğe bağlı alt uzuvlarda derin toplar damarlarda pıhtı oluşma riskinin artabileceğini belirterek, uzun süren yolculuklardan kaçınılması gerektiğini dile getirdi.

Araba ile yapılan seyahatlerde sık sık mola verilmesinin, tren yolculuklarında kısa yürüyüşler yapılmasının faydalı olduğunu ifade eden Yaralı, “Hareketlilik, derin toplar damarlarda pıhtı oluşma riskini azaltır” dedi.

Emniyet kemerinin de mutlaka takılması gerektiğini vurgulayan Yaralı, “Emniyet kemerinin takılı olması, meydana gelebilecek sarsıntıda bebeğe gelebilecek zararları önleyecektir” uyarısında bulundu.

Yaralı, uçak yolculuğunun söz konusu olduğu durumlarda da mutlaka doktorun konu hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini belirterek, “Uzun uçak ve diğer araçlarla yapılan seyahatlerde derin toplar damarlarda pıhtı oluşma riskini azaltmak için yürüyüşler yapılmalı ve bol sıvı alınmalı” diye konuştu.

ÖNERİLER
Prof. Dr. Hakan Yaralı, seyahate çıkmayı düşünen hamilelere şu önerilerde bulundu:
* Hamileliğin yedinci ayından sonra, uzun yolculuktan kaçınılmalı,
* Aşırı sıcak ve yüksek rakımlı bölgelere gidilmemeli,
* Yurt dışı tatillerinde gelişmiş ülkeler tercih edilmeli,
* Mikrobik ishale karşı sadece kapalı sular içilmeli,
* Besin zehirlenmesine karşı dışarıda hazırlanmış salata, az pişmiş et ve mayonezli ürünler yenilmemeli,
* Bol sıvı alınmalı ve lifli besinler tüketilmeli,
* Gidilecek bölgedeki sağlık kurumlarının telefonları alınmalı,
* Rahat, ince, hava alan giysiler ve alçak topuklu ayakkabıları giyilmeli.

Yenidoğan Sarılığı Hastalığı

Yenidoğanda cilt ve gözaklarının sklera sarı bir renk almasıdır. Kan bilirubin düzeylerinin yükselmesi ile oluşur. Yaşlanmış ve bozulmuş kırmızı kan hücreleri tarafından üretilen sarı pigmente bilirubin denir.



Biluribin normalde karaciğer tarafından barsak sistemine verilerek atılır. Ancak karaciğer bilirubini yeterli oranda barsağa veremezse kanda birikir ve sarılık oluşur.

YENİDOĞAN SARILIĞININ SEBEPLERİ

1- Fizyolojik normal sarılık:
Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür.

İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.

2- Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:
Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.
3- Anne sütüne bağlı sarılık:
Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde enzim bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.

4- Kan grubu uyuşmazlığı:
Rh veya ABO uyuşmazlığı
Rh negatif - bir kadının bebeği Rh pozitifse + gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.

ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.

Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir.

TEDAVİ

1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:

Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.

2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir. Her saat gibi Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır. Uyuyan bebeğin de 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bir miktar formül mama verilebilir ancak şekerli suyun faydası yoktur.

3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.

4.Ağır sarılıklarda tedavi: Kan uyuşmazlıklarında tedavi

Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci cerebral palsy veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür.

Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür.

Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.

4 Temmuz 2008 Cuma

Zayıflamak İçin Hangi Yol Seçilmeli?

Obezite, yani şişmanlık tedavisinin günümüzde doktorları, klinikleri, diyetisyenleri, zayıflama ilaçları, şok diyetleri, diyet yiyecek ve içecekleri, aletleri, edavatı...
ile milyar dolarlık dev bir sektör olmasına hiç de şaşırmamalı. Çünkü, dünyada hem çok fazla kilosu ve çok fazla parası olan milyonlarca insan var, hem de bu fazlalıklara göz dikmiş çok fazla akılları olan insanlar. Amaç, karında, göbekte, kalçalardakilerle beraber cüzdan ve ceplerdeki fazlalıkları uygun şekilde gidermektir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, diyetleri Mynet okurları için yazdı.

EN İYİSİ ŞİŞMANLAMAMAK


Zayıflamanın türlü çeşitli yolları var. Hangisini seçelim diye soruyorsanız, en iyisi hiç şişmanlamamak derim. Esas önemli olan, her besinden yiyerek hayat boyu dengeli beslenmeyi bir alışkanlık haline getirebilmektir. Başka bir deyişle, yemek için değil, yaşamak için yemeyi öğrenmeliyiz. Çünkü, bir kere hem yerleşmiş yağ dokusunu kaybetmek çok zordur ve hem de kısa zamanda bin bir emekle, zahmetle verilen kilolar genellikle daha kısa zamanda üstelik de fazlasıyla geri alınır.

TERAZİLERLE DOST OLMALI


Kimse zorla zayıflatılamaz. Önce şişmanları, şişman olduklarına, bunun bir hastalık olduğuna ve zayıflamaları gerektiğine inandırmak gerekir. Zira, pek çok obez terazilerden hiç hoşlanmaz, fazla kilolu olduğunu da genellikle kabul etmez.

YEDİĞİMİ ÇOCUK YEMEZ


Şişmanların en büyük bahanelerinden biri de "Su içsem yarıyor" dur. Hiç de fazla yemedikleri halde kilo almaktan veya verememekten yakınanlar bütün yedikleri ve içtiklerini kaydederlerse, kabahatin suda olmadığını kolayca anlarlar. Bunlar, "abur-cuburları"yiyecek ve içecekten saymayanlardır.

PAZARTESİ DİYETLERİNDEN VAZGEÇMELİ


Birçok insan her pazartesi veya her aybaşı sabahı diyete başlar, ancak daha o akşam veya en geç ertesi gün de vazgeçer. Çünkü, insanlar çok kısa zamanda, yediklerinden fazla kısmadan 'kolayca' zayıflamayı isterler. Hatta, mümkün olsa da bir düğmeye basılıp fazla kilolar birden kaybolsa çok iyi olacaktır.

SİHİRLİ BİR DİYET YOK


Bir kere şuna emin olun ki, öyle birkaç haftada bilmem kaç kilo verdiren 'şok diyetler' yararsız olduğu gibi, sağlık için de çok risklidir. Belki bunlarla kısa sürede kilo verilebilir, ama diyet bırakılınca eski kilolar hemencecik fazlasıyla geri alınır. Bu tür diyetlerde kaybedilen yağ değil, kas dokusudur.
Aç kalarak ve kendi başına yapılan diyetlerle de zayıflamak genellikle imkânsızdır. Çektiğiniz eziyet yanınıza kâr kalır.

EN İYİ DİYET HANGİSİ


Şişmanlarda bu fazlalıklar olduğu sürece onlara göz diken yeni birileri mutlaka çıkacaktır. En iyi diyet, bir doktor ve diyetisyen tarafından kişiye özel olarak hazırlanan diyettir. Kilo vermekte hiç aceleci olunmamalıdır. İdeal bir diyette, vücudun ihtiyacı olan her tür besin olmalı, ancak miktarı ve kalorisi düşük tutulmalıdır. Esas önemli olan verilen kiloların bir daha geri alınmamasıdır. İnsanı aç ve hâlsiz bırakan rejimlere itibar edilmemelidir.

PAHALI DİYET ÜRÜNLERE KANMAMALI


Diyet veya 'light' adı altında satılan çikolatalar, reçeller, kekler, bisküviler... gerçekten çok pahalıdır. Bunların yerine kalorisi düşük olan alternatifler bulmak her zaman mümkündür. Bu pahalı ürünlerin tek faydası, cebinizde yiyeceğe verecek para bırakmamam yoluyla kilo vermenize katkıda bulunmasıdır. Diyetisyenlerin vizitelerinin de çok yüksek olmasının bir nedeni de budur zaten.

PARASI OLAN DA AÇ, OLMAYAN DA


Bu dünya bir tuhaf.
Gençken parası olmadığından... bulamadığından yiyemeyen insanlar, paraları pulları olduğunda ise, bu sefer de kilo almamak ya da fazla kilolarını verebilmek için aç bilaç gezmek zorunda kalıyorlar.
Sonuçta, parası olan da aç, cebi delik olan da.

Egzersiz Konusunda Kendinizi Test Edin!

1) Haftada kaç kez spor yapıyorsunuz?
a) Hiç
b) Haftada 1 veya 2 kez
c) Haftada 3-4 kez
d) Haftada 5 veya daha fazla

2) Bir günde spor yapmak amacıyla ortalama kaç dakika hareket ediyorsunuz...
a) 10 dakikadan az
b) 10-20 dakika
c) 20-30 dakika
d) 30 dakika veya daha fazla

3) Spor yaparken ya da ağır bir aktivite sonrasında kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
a) Pek hareketli sayılmam.
b) Nefesim kesilmez, terlemem.
c) Normalden hızlı nefes alırım.
d) Normalden çok daha hızlı nefes alırım, terlerim.

A'lar çoğunluktaysa:
Sağlığınızı ciddi şekilde riske atıyorsunuz. Az hareket bile hareketsizlikten iyidir. Azar azar başlayın, performansınız yükseldikçe yaptığınız aktiviteyi artırın.

B'ler çoğunluktaysa:
Fena değil. Az da olsa hareket ediyorsunuz. Fayda sağlamak için biraz daha aktif olmalısınız. 10 dakikalık aktivitelerle başlayıp, birkaç hafta içinde bunu günlük 30 dakikaya, daha sonra da 60 dakikaya çıkarmak hedefiniz olmalı.

C'ler çoğunluktaysa:
Düzenli egzersizin faydalarını hissediyor olmalısınız. Haftanın çoğu günü yarım saatlik bir aktiviteniz var. Amacınız bunu artırmak her güne yaymak ve aktivite süresince hafif ısınma hissedip hafif şekilde nefes nefese kalmak olmalıdır.

D'ler çoğunluktaysa:
Süpersiniz! Aktivite süresince ciddi ısı artışı hissediyor, nefes nefese kalıyorsunuz. Egzersizin sağlığınız açısından faydalarını görmeye başlamış olmalısınız. Eğer performansınızdan memnunsanız bu seviyede tutmak için çalışın, artırmak niyetindeyseniz bir egzersiz uzmanı eşliğinde çalışın.

Göbeğe Dikkat!

Son dönemlerde göbek bölgesi yağlanması kalça-basen bölgesi yağlanmasından daha büyük bir 'sorun haline geldi. Lokal yani bölgesel olarak tâbir edilen bu tür yağlanmalar zayıf kadınlarda bile görülüyor.İnanmak zor gibi geliyor ama insanın ince görünmesi için boyu ile kilosunun orantısı, vücut kitle endeksinin normal veya düşük olması her şeyin yolunda gittiğini göstermeye yetmeyebilir.

Gayet normal bir kilonuz olduğu halde pekala obez olabilirsiniz. Yani kan yağlarınız artmış, karaciğeriniz yağlanmış, kalp ve damar hastalıkları riski büyümüş, metatabolik sendrom belirtileri ortaya çıkmış olabilir.

Bu duruma "Normal ağırlık obezite sendromu" adı veriliyor. Ve tamamen vücuttaki yağ-kas-kemik ağırlığı orantıları ve yağların nerelerde toplandığı ile ilgili olarak ortaya çıkıyor. Nasıl mı? İncecik insanların bile vücudunda yağ oranı yüzde 30'u ve bel çevresinde toplanmış olabilir.

Kadınların Sex Fantezileri

Cinsellik söz konusu olduğunda, kapalı gözlerin ardındaki görüntüler bazen gerçek hayatta yaşananlardan çok daha çılgınca olabiliyor.Sokak röportajları yapan bir muhabir sizi yolda durdurup en tuhaf cinsel fantezinizi sorsa, bunu ona anlatmaya cesaret edebilir misiniz? Muhtemelen hayır! Peki en yakın arkadaşınızla sohbet ederken bu konuda rahatça konuşabilir misiniz? Cevap yine hayır!

Konu seks; özellikle de cinsel fanteziler olduğunda, çoğumuz hayal gücümüzün akıllara ziyan ürünlerini kendimize saklamayı tercih ederiz. Bunun iki sebebi vardır.

• Birincisi; fantezilerimizin kişiliğimize, özlemlerimize, beklentilerimize, hatta bazı durumlarda cinsel sorunlarımıza dair ipuçları taşıdığını biliriz.

• Dolayısıyla onları açığa vurmak bizim için ortalıkta çırılçıplak dolaşmak kadar imkânsızdır. İkincisi; bu fanteziler zihnimizde ne kadar anlamlı ve doğalsa, anlatınca bize o derece anlamsız, olağandışı ve gülünç gelir.

• Sonuç olarak pek çok kadın, cinsel içerikli hayallerini kendine saklamayı tercih eder. Öyle ki bu hayalleri sevgilisinden ya da eşinden bile uzak tutar.

• Daha edepli olanları hafızasının bir köşesinde saklarken, uç noktalarda gezinen hayallerini acilen unutmayı tercih eder.

• Kadınlar için cinsel fantezileri hakkında konuşmak, cinsel hayatları hakkında konuşmaktan bile daha zorken, seksologların halini düşünebiliyor musunuz?

• Onlar için asıl cazip olan yüzlerce kez dinledikleri iktidarsızlık, yatakta iletişim bozukluğu ya da isteksizlik hikâyeleri değil, beynimizin bize oynadığı tutku oyunlarıdır ama bu oyunlara ulaşmaları hiç de kolay sayılmaz.

En Mantıklı ve En iyi 10 Diyet

Zayıflama merkezinde birkaç kilo veren kişi evine döndüğü zaman bu kiloları tekrar geri alıyor. Bu yüzden uzmanlar, zayıflama merkezlerine çuval dolusu para akıtmak yerine, yaşama şeklini değiştirmeyi öneriyor.Bunun için Uygulayabileceğiniz 10 En iyi Diyet

En iyi 10 diyet

Glisemik endeks diyeti

• Karbonhidrat tüketimine dikkat ederek, kan şekerini sabit tutmayı hedefler. Genellikle şeker hastaları tarafından uygulanıyor.

• Örnek gıdalar: Arpa, çavdar ve kepekli buğday ile düşük karbonhidratlı sebzeler.

Makrobiyotik diyet

• Yüksek lif oranına ve düşük yağ miktarına sahip yemeklerle beslenmeyi öngörüyor. Vejetaryenler tarafından uygulanıyor.
• Örnek gıdalar: Sayo eti, fasulye, fındık, kepekli pirinç, sebze ve meyve.

Makrobiyotik 'te 4 altın kural
1. Sadece karnınız açken yiyin ve bir lokmayı en az 50 kez çiğneyerek yutun.
2. Günlük aldığınız gıdaların yüzde 10'u çorba, yüzde 30'u sebze, yüzde 10'u fasulye ve yüzde 50'si tahıl olmalıdır. Tüm bunların yanında meyve ve bir avuç fındık yemeniz gerekiyor.
3. Bol bol yeşil çay için. Bu sindirim sistemini hızlandırır.
4. Diyetinizi yoga ile destekleyin, böylece en iyi sonuçları alacaksınız.

Organik diyet
• Tatlandırıcı, katkı maddesi, hormon ve tarım ilaçları olmadan üretilen sağlıklı tarım ürünleri ile beslenmeyi hedefliyor.
• Örnek gıdalar: Hormonsuz süt, köy yumurtası, kepekli tahıllar, tarım ilacı kullanılmadan üretilen sebze ve meyve.

Çiğ gıda diyeti
• Pişen yemeklerin besin değerinin öldüğünü savunarak gıdaların çiğ tüketilmesi prensibine dayanıyor.
• Örnek gıdalar: Suşi (Japon usulü çiğ balık), tütsülenmiş et, çiğ sebze ve meyve.

Sonoma diyeti
• Asya ve Akdeniz mutfağının karışımından oluşuyor.
• Örnek gıdalar: Yağsız et, peynir, badem, dolmalık biber, zeytin, brokoli, üzüm, zeytinyağı, çilek, domates, tahıl, her türlü deniz ürünü ve kırmızı şarap.

Jenny Graig diyeti
• İngiltere'de çığır açan beslenme uzmanı Jenny Graig tarafından geliştirildi.
• Örnek gıdalar: Tavuklu makarna, taze sebze-meyve, her türlü sebze çorbası.

Nutri sistem diyeti
• Düşük karbonhidratlı, yüksek protein ve lifli gıdalardan oluşan bir diyet programı.
• Örnek gıdalar: Tarçınlı yulaf yemeği, kremalı brokoli çorbası, ızgara biftek.

South beach diyeti
• Amacı kişiye gıdaların beslenme değerlerini ve uygun porsiyonları öğretmek. Bu yüzden diyet programı, ilk önce düşük karbondidrat ve bol sebze ile başlıyor. İki hafta sonra çikolata ve makarna gibi bol karbonhidratlı gıdalara geçiliyor.
• Örnek gıdalar: 1'inci aşama: Sebze, yumurta, peynir, fındık, balık. 2'nci aşama: Mısır gevreği, patates ve ev yapımı ekmek.

Bölgesel diyet
• Amacı hormon dengesini sağlayarak, vücudun insülün dengesini korumak. Bunun için yüzde 40 karbonhidrat, yüzde 30 yağ, yüzde 30 protein tüketilmesini öngörüyor.
• Örnek gıdalar: Herhangi bir sınırlama bulunmuyor.

Tartı diyeti
• Amaç zayıflamak isteyen kişinin kilosunu belirli bir düzeyde tutmak. Kilo vermek isteyenler için iki farklı seçenek bulunuyor. Birinci seçenekte sadece besleyici değeri olan gıdalar tüketiliyor. İkincisinde ise tüm gıdaları küçük porsiyonlar halinde tüketilmesi öneriliyor.
• Örnek gıdalar: Seçilen yola göre değişiyor.

Plajlara hazırmısınız?..

Kendinizi bikininizi giyip kumsalda salınarak yürümeye hazır hissetmiyorsanız, üzülmeyin! Güzellikte her zaman bir son dakika harekatı vardır. Üzerindeki pareodan kurtulur kurtulmaz kendini havuza atanlardan mısınız? Yoksa kalabalık plajlarda güneşlenmeyi sevmiyorum" diyenlerden mi? Ya da sahilde bikinilerle yürüyüş yapmanın pek de keyifli olmadığını düşünenlerdensiniz... Bırakın kendinize bahaneler ve kaçış planları yaratmayı. Bu yaz özgürce bikini giymenin keyfini yaşayın. Tatile çok az mı vakit kalmış? Hiç problem değil! Sezonun en gözde renklerinden bikinilerinizi şimdiden hazır edin. Çünkü son dakika harekatımızla hepsini en iyi şekilde sergileyecek olan sizsiniz.

30 Haziran 2008 Pazartesi

Güzelliğin 6 kuralı

Eğer genç ve güzel görünmek istiyorsanız bu altı ipucunu dikkate almalısınız.

Saçlarınızın çok kuru olduğundan yakınıyor, daha parlak görünmesini mi istiyorsunuz? İşte işe yarayacak bazı öneriler:

Bir muzu iyice ezin. Bir çay kaşığı bademyağıyla karıştırıp saçınızın diplerinden başlayarak uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra durulayın.

Bir başka öneri ise şöyle; 1 yumurtayı, 1 çorba kaşığı sirkeyi, 2 çorba kaşığı bitkisel yağı karıştırın çırpın. Bu karışımı baş derinize ovarak iyice yedirin. Saçlarınızı tarayarak bütün karışımın saçlarınıza eşit yayılmasını sağlayın. 15 dakika böyle bekledikten sonra saçlarınızı yıkayarak durulayın.

Salatalık sürün canlanın
Salatalık ile cildinizi canlandırmaya ne dersiniz? A, B ve C vitaminleri ile fosfor, potasyum, demir, magnezyum ve gençlik iksiri olarak tanımlanan selenyum deposu salatalık, her türlü cilt sorununa iyi geliyor. Susuzluğu giderici özelliği ile cildin nem oranını dengeliyor. Canlandırıcı ve yumuşatıcı etkisi nedeniyle kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez besinlerinden biri. Cildiniz için her gün
1 salatalık yiyin. Ayrıca salatalığın kabuğunu biraz kalın soyup yüzünüze sürün, cildinizde ani canlanma ve yumuşama etkisini hissedeceksiniz.

İyi bir uyku çekin
Cildimiz kendini onararak yenilenmek ve beslenmek için organizmanın derin uyku halini, yani geceyi bekler. Cilt, gece yarısından sonra hormonlar tarafından daha iyi sulanır; kılcal kan dolaşımı da aynı şekilde bu dönemde canlanır. Cildin uygulanan ürünlerden en yoğun olarak yararlandığı saatler ise sabahın dördüdür. Gecenin cildimize sunduğu en büyük hizmet sakinleşmektir. Yani gün boyunca kendisini güneşe, rüzgara karşı savunurken, yaptığı strese bağlı ya da mimiklerle ilgili kırışmaların asıl nedeni olan adale kasılmaları gece boyunca sakinleştiğinde ortadan kalkar ve cilt rahatlar.

Kırışıklıklara meyve
Bilim adamları, güneş ışınlarından meydana gelen cilt kırışıklıklarının yiyeceklerle de ilgisi olduğunu açıkladı. Araştırmacılar; sebze, baklagiller, zeytinyağı ve bazı meyvelerin, güneş ışınlarının olumsuz etkisine karşı cildi koruduğunu belirtiyor. Cildi güneş ışınlarının etkisinden koruyan diğer anti-kanserojen besinler ise balık, erik, elma ve çay. Öte yandan ciltte kırışıklıkların, et, sütlü besinler, şeker, tereyağı ve margarin tüketenlerde daha fazla meydana geldiği gözlendi.

Dudaklar balla parlasın
Bal, içeriğindeki vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanı sıra, tedavi edici özelliklere sahip. İşte çatlayan dudaklar için tedavi edici bir dudak parlatıcısı:

1 fincan tatlı badem yağını ve yarım fincan balmumunu, mikrodalga fırında balmumu eriyene kadar tutun. 2 kaşık balı ilave edip karıştırın. Soğumaya bırakın. Karışımı kapaklı minik kaplara döküp kullanın.

Kuru cildin ilacı gül
Yağlı cilt kadar kuru cilt de sorun yaratır. Özellikle soğuk aylarda kuru cilt yeteri kadar beslenmezse, çatlaklar ve tahrişlere açık hale gelir. Kuru bir cildiniz olduğundan yakınıyorsanız gülden yararlanabilirsiniz. Gül suyu ve gül yağı kozmetikte de oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Üç damla gül yağını, üç damla lavanta yağı ile karıştırarak cildinize sürün. Cildinizin bir anda gerginlikten kurtulduğunu hissedeceksiniz.

28 Haziran 2008 Cumartesi

Sünnette Bunlara Dikkat!

Sünnette Nelere Dikkat Edilmeli?

Sünnet basit bir operasyon gibi gözükse de gerek fiziksel gerekse de psikolojik açıdan, yanlış uygulamalar, etkileri yaşam boyu sürecek sorunlara yol açabiliyor. Sema Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ali Kürşat Budan bu yüzden sünnetin profesyonel ellerde ve steril bir ortamda yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

Neden sünnet yapılmalı?

Sünnet penisin uç kısmındaki sünnet derisinin penisin baş kısmı tamamen ortaya çıkacak şeklinde kesilmesi olarak tanımlanıyor. Yapılan araştırmalar sonucu Sünnet operasyonunun birçok faydası olduğunu belirten Dr. Budan;  “Sünnet, penis kanseri riskini azaltıyor. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların görülme sıklığını ve     eşi sünnetsiz olan kadınlarda serviks kanseri sıklığını düşürebiliyor. Yeni doğan erkek bebeklerde ise idrar yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığını on kat azaltıyor.” dedi.

Sünneti kimin yaptığı önemli

Sünnetin uygun koşullar ve hekimler tarafından yapılmaması sonucunda bir takım komplikasyonlar da yaşanabiliyor. Çocuğun yaşadığı geçici davranışsal ve fizyolojik değişiklikler, sünnet derisinin geri dönüşümsüz kaybı, kanama, enfeksiyon, cilt köprüsü, idrar yapamama bu komplikasyonlar arasında sayılabilir. Sünneti yapan kişinin eğitim ve deneyim düzeyi aşağı indikçe, veya toplu sünnetlerde olduğu gibi, ardı ardına yapılan sünnet sayısı arttıkça komplikasyon oranı da yükselmektedir.

Doğumdan hemen sonra sünnet gerekebilir

Sünnet, ya çocuğun ne yapıldığını anlayamayacağı ve yabancıyı tanıyamayacağı kadar erken dönemde, ya da sağlıklı iletişim kurulabilecek çağa geldiğinde yapılmalı. Bazı durumlarda yaşa bakılmadan sünnet yapılması gereken durumlar olduğunu söyleyen Dr. Kürşat Budan “doğuştan böbrek ve idrar yolları anormallikleri olan tüm çocuklarda erken sünnet gerekiyor. Sünnet derisinin uç kısmı normal idrar akımına izin vermeyecek kadar dar olan çocuklarda sünnet yapılmalı. Sık sık sünnet derisinde ve penisin baş kısmında iltihaplanmalar olan çocuklar ve 5 yaşına geldikten sonra sünnet derisinin geriye itilemediği durumlarda da sünnet gerekli. Bunun yanında da halk arasında peygamber sünneti olarak bilinen doğuştan anomalisi olan çocuklar da kesinlikle sünnet edilmemelidir”dedi. Sünnet’in lokal anestezi ile yapılabileceği gibi, şartlara ve ailenin isteğine bağlı olarak genel anestezi ile de yapılabiliyor. Ailelerin çocuklarını sünnet ettirmek için çocuk cerrahlarına ya da çocuk ürologlarına başvurmalarını tavsiye ediliyor.

27 Haziran 2008 Cuma

'Cepte' aşk oyuncağı!

Son yıllarda yanınızdan ayırmadığınız cep telefonlarının, sevgilinizi nasıl tahrik edebileceğini öğrenmek ister misiniz? Yaratıcılığınızı konuşturmanın tam zamanı!

"Eskiden parfüm kokulu mektuplar yazılırdı, sevgilinin gönderdiği fotoğraf kalbin üstünde taşınırdı; teknoloji ilerledi romantizm, heyecan sona erdi" diye düşünenlerdenseniz; çağın 'minik mucizesi', olmazsa olmazımız cep telefonlarımızın nasıl etkili bir aşk silahına dönüşebileceğine inanamayacaksınız!

• Cep telefonunuzun birçok işe yaradığını zaten biliyorsunuz. Peki, onun arzularınızı karşılayabilecek yetenekleri olduğunun farkında mısınız acaba? Söylediğimiz ilk bakışta çok mantıklı gelmemiş olabilir. Ancak acele etmeyin. Aşağıda telefonunuzu yaramaz bir kız gibi kullanmanın tekniklerini öğreneceksiniz.

• "Bil bakalım burası benim vücudumun neresi?" oyununu oynayın. Cep telefonunuzun kamerasıyla, kalçalarınız, göğüsleriniz, beliniz gibi vücudunuzun kıvrımlı yerlerinin fotoğrafını çekin ve ona MMS atın. Üzerine bir not yazarak, vücudunuzun neresinin resmi olduğunu sorun.



• Tam gün ortasında, oradan oraya koşuştururken veya sabah kalkar kalkmaz, hiç beklemediği bir anda ona şehvet kokan mesajlar atın. İşte size birkaç örnek; "Ellerinin vücudumda dolaşmasını istiyorum" veya "Sen, ben, benim evde, Saat 20.00'de..."

• Birlikte evde olduğunuz zaman, ikinizin de cep telefonunu alarak, onun yanından uzaklaşın. Gittiğiniz odada üzerinizi çıkarın ve onun cebini çevirin. Telefonun çaldığını duyduğu anda sizin yanınıza gelecek ve sizi çırılçıplak beklerken bulacaktır.

• BTE (Beni tahrik ediyorsun) veya SÇİ (Seni çok istiyorum) gibi sadece ikinizin anlayabileceği tutkulu kısaltmalar bulun. Kalabalık bir yere gittiğinizde ve onunla direkt konuşamadığınız anlarda, aklınızda olanları kısaltmalar haline çevirerek ona SMS atın.



• Onun, üstü çıplak olarak çekilmiş bir fotoğrafını, telefonunuzun arka plan resmi olarak belirleyin. Bu şekilde ondan uzak olduğunuz zamanlarda, onun seksi vücuduna bakarak, çeşitli fanteziler kurabilirsiniz.

• O aradığı zaman çalması ve aklınıza yaramaz düşünceler gelmesi için seksi melodiler bulun. Cinselliği çağrıştıran, Usher'dan "Nice and Slow" veya Justin Timberlake'den "My Love" olabilir mesela.

• Kendisinin çektiği erotik bir videoyu size yollamasını isteyin. Bunu yaptığı zaman, sizin de ona karşılık vereceğinizi söyleyin. Tabii tedbiri elden bırakmayın ve yüzünüzün ya da tanınmanızı sağlayacak bir yerinizin
gözükmemesine dikkat edin.

Alışveriş kraliçesi olun

VIP seri sonu satışlarına davet edilin, bedavaya harika görünün... Kendinizi suçlu hissetmeden alışverişi keyifli bir hale getirebilirsiniz!



Alışveriş, uzun yıllardır bilim adamlarının da ilgisini çeken bir eylem. İnsan psikolojisiyle de yakından alakalı. Kendini o gün iyi ya da kötü hissetmeniz yaptığınız alışverişin tarzını belirliyor. Peki, mağazalar müşterilerine maksimum memnuniyet sunmak için neler yapıyor? Yaz sezonunun açıldığı şu günlerde akıllı alışverişin tüyolarını bu yazıdan öğrenebilirsiniz.

Mağaza çalışanlarına göre, onlarla iyi bir ilişki kurmanın yolu harcadığınız paranın miktarıyla uzaktan yakından alakalı değil. Çoğu zaman çok para harcayan müşterilerinden kurtulmak için kaçacak delik arayan satış elemanları olduğunu söylüyorlar. Çünkü bu grup kendilerini çok önemli sanıyorlar oysa zahmete bile değmiyorlar.

"Yılda sadece üç tane elbise alan müşterilerimiz de var, ama onlarla çalışmak çok daha zevkli" diyen bir satış elemanının saptaması oldukça manidar. Bu durumda siz ne kadar iyi huylu olursanız, mağazadakilerin de size o kadar iyi davranacağı aşikâr.

Yedi kişinin birden istediği bir çanta veya ayakkabı olabilir. Ama eğer mağaza elemanı en çok sizi seviyorsa, onu siz alırsınız. Ama bu iki taraflı bir yol: En iyi mağaza elemanları her ay ödüllendiriliyor. Eğer sizin için kimsenin bulamadığı bir elbiseyi bulabilirlerse, sadece bir teşekkür notuyla olsa bile bunun karşılığını onlara vermelisiniz.

Sezon öncesi teslimlerine odaklanın. Eskiden iki sezon vardı ama artık bu sayı dörde çıktı. Eskiden çok daha küçük olan ve "resort" olarak adlandırılan bahar öncesi sezonu, kasımda veya aralıkta mağazalara geliyor. En güzel ve en çok giyilebilecek parçalar genellikle bu sezondan çıkıyor. Bahar öncesi elbiselerinin kumaşları daha incedir ama sonbahar renklerinde oldukları için çok daha uzun süre giyebilirsiniz.

Bedeninizi kabul edin... Unutmayın, kıyafetlerin üstünüzde nasıl duracağını bilenler satış görevlileridir. Başka bir markanın ürününü 36 beden giyiyor olabilirsiniz ama her kesimin kalıbı farklı olduğu için başka bir yerde 38 bedene girdiğinizde şaşırmayın.



Alışveriş danışmanınızı bulmak için alışverişe çıkın. Çoğu lüks mağazanın müşterilerine birebir yardımcı olan stil danışmanları var. Ama sizin tarzını beğendiğiniz ve isteklerinizi anlayacak birini bulmanız gerekiyor. Bu konuda işinin uzmanına danışmak sizin de işinizi kolaylaştıracaktır. Üstelik bu, alışveriş danışmanınıza ne tarz kıyafetleri kaldırabileceğinizi görmesi için bir şans verecek ve sizin onla daha iyi ilişkiler kurmanızı sağlayacaktır.

Sırf paralarının karşılığında daha çok ürün almayı sevdikleri için sadece indirimlerde alışveriş yapan ve milyarlar harcayan insanlar var. Bunu satış görevlilerine açıkça belirtmekten çekinmeyin. Böylece en beğendiğiniz parçaları sizin için takip edip indirime girdiklerinde haber verebilirler.

Hafta sonları alışveriş yapmayın. Kulağa çok belli bir şey gibi gelse de aslında hiç de yabana atılacak bir detay değil. Öğle arasında olsa bile, haftanın başında alışveriş yapmaya özen gösterin.

Mağazaların alışveriş hileleri

Alışveriş merkezine bir yolculuk, tehlikesiz bir gezinti gibi görünse de, averaj bir gezinme duyularınızı önceden hesaplanmış bir sürü saldırıyla karşı karşıya bırakabilir.

İlk heveste...

Çoğu alışveriş merkezinde parfüm ve kozmetik tezgâhları girişin yanında bulunur. New York'taki satış danışmanlığı şirketi Envirosell'in kurucusu Paco Underhill, "Bunun sebebi 19.yüzyılda Philadelphia ve New York sokaklarının at pisliği kokmasıydı diye açıklıyor. "Orijinal tezgâhlar dışarının kokusu ve içerinin zarifliği arasında bariyer olmak için girişe yerleştirilmişti." Bugün, bu gelenek yerini daha modern bir kar mantığına bıraktı: Tezgahlar önde ve ortada çünkü en iyi gayrimenkul için en yüksek parayı ödeyen şirketler kozmetik şirketleri. Alışverişin doğasına cazip geldiği için aksesuarlar, çantalar ve takılar da giriş katında bulunur. "Satılan ürünlerin aşağı yukarı üçte ikisi ani istekler sonucu satın alınıyor," diyor Underhill.

Ayna, ayna söyle bana...

Giyinme odası tecrübesini yaşayan herkes mucizevî bir şekilde uzamış ve incelmiş olan yansımasını gördüğü "ince ayna"nın sihrini bilir. Bu iki yoldan elde edilebilecek basit bir bilimdir; hafif içbükey bir aynayla veya uzun göstermesini sağlamak için aynayı yukarıya doğru eğerek... Manhattan’da birçok iyi butikte deneyimi olan bir satış elemanına göre; "İnce aynalar gerçekten var. Ancak böyle aynaların kasıtlı bir hileden çok estetik görünmenin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bana göre hafif eğik, hareketli bir ayna duvarda asılı duran sabit bir aynadan çok daha güzel görünüyor."

Koku ve hassasiyet...

Yenilikçi satıcılar gittikçe artan bir taktik olarak mağazalarında kokular kullanıyorlar. İstekli olmayan müşterilerde hassas anılar bırakıyorlar ve bu müşterilerin şüpheli yaklaşımlarını mağazaya sıktıkları kokular ile gideriyorlar. Burada amaç belli kokular ile alışveriş deneyimi arasında pozitif ve uzun süren bir bağ kurabilmek. Underhill, "Manhattan’da Columbus Circle'daki yeni Best Buy mağazasına giderseniz, beyaz eşya bölümünde yeni ütülenmiş çarşafların kokusunu duyarsınız," diyor. Görünüşe göre, kurutma makinesi ev ortamının o huzurlu kokusunu hissettiğiniz zaman çok daha seksi geliyor.

Müşterinin vicdan azabı...

"Düşüneceğim" diyerek bir şeyleri eve götüren alıcılardan mısınız? O zaman büyük alışveriş merkezlerinde alışveriş yapmanız sizin yararınıza olur. Genellikle geri iade kabul etmeyen, sadece bir iki hafta içinde değişim kabul eden diğer küçük mağaza ve butiklere göre çok daha iyi bir iade politikaları var.

30 dakikada hokka gibi burun!

Yeni burun estetiği "MİR" tekniğiyle 30 dakikada doğal bir görünüme sahip olmak mümkün. Üstelik ağrısız, acısız!

Yüzün en dikkat çekici unsuru olması sebebiyle burun estetiği ameliyatları en çok başvurulan estetik operasyonların başında geliyor. Birçok kişi, hokka gibi bir burna sahip olmak için defalarca bıçak altına yatmayı göze alırken, bazı kişiler ise ameliyat sonrası hissedilen ağrı, yüzde oluşan şişlik ve morluklar yüzünden estetik operasyona cesaret edemeyebiliyor.



Ancak son yıllarda gelişen teknoloji, her alanda olduğu gibi estetik cerrahi alanında da büyük yenilikler ve hasta açısından kolaylıklar sağlıyor. Burun estetiğinde uygulanan MİR tekniği de, istediği görünüme sahip olmanın yanında hastaya büyük kolaylıklar sağlıyor.

Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, kısaca MİR denilen "Minimal Invazif Rhinoplasty" (Minimal Girişimle Burun Estetiği) tekniğine dair merak edilen soruları cevapladı...

MİR’le doğal güzelliğe kavuşun

Prof. Kışlaoğlu, MİR tekniğinin en büyük özelliklerinden birinin, kişinin görüntüsünü çok fazla değiştirmeden doğal ve güzel bir görünüm sağlaması olduğunu söyledi. Operasyonun, kapalı teknikle gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, tüm ameliyatın burun içinden yapıldığını ve burun dışında herhangi bir kesi ya da iz olmadığına dikkat çekti. Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu'nun belirttiğine göre, genel anestezi altında yapılan operasyonda, burnun neresinde problem varsa o bölgeye müdahale ediliyor.



Burnun kemik yapısı normal fakat burun ucu etli, iri ve geniş ise, kemiklere hiç dokunulmadan sadece burun ucundaki problem gideriliyor. Yani burun ucu etli ise inceltiliyor, geniş ise daraltılıyor, yüksek ise indiriliyor, alçak ise yükseltiliyor.

Burun ucu normal, ancak burun sırtında kemik çıkıntısı varsa, kemik törpülenerek, yeni şekil veriliyor. Burun ucuna hiç dokunulmuyor.

'MİR'le 4–5 saatte evinize dönebilirsiniz

Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, eğer hem uçta, hem kemikte bozukluk söz konusu ise her ikisinin de düzeltildiğini söyledi. Prof. Kışlaoğlu, aynı zamanda kişide deviasyon, burun eti gibi nefes almayı engelleyen bir durum söz konusu ise estetik ameliyat ile birlikte mutlaka deviasyon ve konka (burun eti) ameliyatları da yapılarak nefes yolunu açılması gerektiğini vurguladı.



Eğer kişide nefes alma güçlüğü yoksa estetik ameliyatın MİR tekniği sayesinde sadece 30 dakika sürdüğünü ve kişinin 4–5 saat sonra evine gidebildiğini kaydetti.

Operasyon sonrası kişide morluk ve şişliğin çok az olduğunu ifade eden Prof. Kışlaoğlu, ağrının ise hemen hemen hiç hissedilmediğine işaret etti.
MİR tekniği ile yapılan operasyon sonrası, kişinin sosyal hayatına daha çabuk döndüğü de belirtildi.

Sıcaklar erken doğuma neden olabilir.

Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte vücudun susuz kalmasının, hamilelerde erken doğuma neden olabileceği belirtildi.

Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Aksu, yaptığı açıklamada, hamilelerin, sıcak havanın etkisiyle bazı sağlık sorunları ile karşılaşabileceklerini ifade ederek, giyim, spor ve beslenmeye yönelik önlemlerle, sıcak havanın olumsuz etkisinin azaltılabileceğini söyledi.

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının yorgunluk, yüksek tansiyon, sırt ağrısı, varis, ayaklarda ödem ve ciltte güneş lekeleri gibi birçok sağlık problemine yol açabildiğini belirten Aksu, özellikle hamilelerin bundan çok etkilendiğini ifade etti. Aksu, ''Sıcak havanın etkisiyle vücudun susuz kalması, rahimde kasılmalara, kasılmalar doğum sancılarına ve erken doğuma neden olabilir'' uyarısında bulundu.

En son makyaj ve saç trendleri

Makyaj ve saç artistleri bu yazın son saç ve makyaj trendlerini açıkladılar. Her zevke ve tipe uygun trendlere bayılacaksınız!

Şimdi parlak dudakların, buğulu gözlerin, havalı saçların ve rengârenk tırnakların zamanı! İşte yazın en gözde trendleri karşınızda…

Günbatımı renklerinde gözler

Mor, pembe ve turuncu tonları, günbatımının tüm renklerini gözlerinize yansıtıyor. Kullanmak istediğiniz en açık rengi kaş kemiğinin altına uygulayın. Ardından bir ton koyu farı göz kapağının üzerine, en parlak rengi ise kirpiklerinizin başladığı noktaya sürün. Clarins’in Single Eye Colour in Sweet lilac, Lovely rose, Sweet melon göz farlarının tonlarını tercih edebilirsiniz.



Şeker gibi tırnaklar

Bu yaz renklerle oynama zamanı. Pespembe bir ojeyi bile rahatlıkla kullanabilirsiniz (FlorMar, Selection, No: 12, 1,75 YTL). Tırnaklarınızın uç kısımlarına fazladan bir kat daha oje uygulayarak ojenin soyulmasını önleyebilirsiniz.

Kısaltılmış uçlar

Yaz sezonu defilelerinde podyumlara kısa tırnaklar hâkimdi. Bu tırnaklara sahip olmak için kare kesimi tercih edin ve The Body Shop, Nail Polishing Block çok işlevli tırnak törpüsü ile tırnaklarınızın yüzeyini parlatın (9 YTL).

Tropik renkli dudaklar

Mercan renkli ruj gibi deli dolu renkleri tercih etmelisiniz (MAC, lipstick in See Sheer, ruj, 33 YTL). Rujunuzun üzerine uygulayacağınız renksiz bir parlatıcı ile dudaklarınızın daha dolgun ve seksi görünmesini de sağlayabilirsiniz.

Havalı saçlar

Saçımızdaki katları ve bukleleri kontrol altına alabileceğiniz bir ürünle (L'Oreal, Tec, Spiral Splendour, kıvırcık saçlar için kontrol kremi, 125 mi, 40 YTL) hacimli görünen modeller yaratabilirsiniz. Saçlarınız düzse hacim veren bir ürünü tercih etmelisiniz (Toni&Guy, Boost-lt Mousse, hacim kazandıran saç köpüğü, 250 ml, 32 YTL).

25 Haziran 2008 Çarşamba

Şeytan Tırnakları.. Tırnak bakımı..

Şeytan tırnakları bir kenarıyla hala tırnak dibine bağlı olan deri parçalarıdır. Bunun genel nedeni kurumuş olan tırnak dibi derisidir. Küçük olmalarına karşın yabana atılmayacak kadar acı verirler.

Ancak bunlardan da kurtulmanın yolu vardır:

Tırnak diplerinizi dişlemekten vazgeçin. Bu alışkanlık da en az tırnak yemek kadar zararlıdır. Tırnak etrafındaki deriyi nemli tutmak için bir yağ veya krem kullanın. Tırnak etrafındaki cildin kuruması da şeytan tırnaklarının oluşmasına sebep olur.

Şeytan tırnağı olduğunu fark ettiğiniz an, makasla kesin. Yatmadan önce tırnaklarınızın etrafına besleyici bir krem sürün. Kreminizin olmadığı durumlarda bir dudak besleyicisi bile sürebilirsiniz. Siz uyurken tırnaklarınız ve onları çevreleyen cilt beslenecek, şeytan tırnağı riskini de azaltacaktır. E vitamini yağı da şeytan tırnaklarına karşı iyi bir çözümdür.

23 Haziran 2008 Pazartesi

Yorulmadan egzersiz yapın

1- Elektronik postayı kullanmayın

Biriyle birebir konuşmak varken neden klavyenin esiri oluyorsunuz? Bir iş arkadaşınıza bir şey söylemek gerektiğinde, mesajınızı kendiniz götürün. Masadan kalkıp her attığınız adım vücudunuz için bir kazanç, bunu asla unutmayın. Hem sorunlarınızı daha etkin çözmüş olacaksınız, hem de yağ yakacaksınız, bundan iyi bir şey olabilir mi?

2- Dik oturun

Dik oturan kişiler daha profesyonel görünmekle kalmıyor, ideal bir sırt hareketi de yapmış oluyorlar. Dik durmayı sağlayan kas grupları karın ve alt sırt kaslarıdır, yani her dik oturuşunuzda onları çalıştırırsınız. Hemen şimdiden iki büklüm oturmaktan vazgeçin!

3- Her boş anı değerlendirin

Bilgisayarınızın düğmesine basıp açılmasını mı bekliyorsunuz? Yoksa faks sinyali verip sayfanın elinize geçmesini mi? Durmayın, bu boş saniyeleri kendi yararınıza değerlendirin. Bacaklarınızı gergin tutun, sonra parmak ucunuzda kalkın. Bu iniş kalkışları birkaç kez tekrarlayın.

4- Fıkır fıkır olun

Araştırmalara göre yerinde duramayan kişiler durgun kişilere göre günde 4200 kilojul daha fazla harcarlar. Ayaklarınızı sallayın, ellerinizle masaya vurup ritim tutun, sakız çiğneyin. Unutmayın, vücudunuzun çalışmasını sağlayan en ufak bir hareket sizin için bir kazançtır, hem de efor harcamadan.