Osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2010 Çarşamba

Sultan Vahdettin Han hain Değil Kahramandır!

Sultan Vahdettin Han, çok zor bir durumda Osmanlı'nın başına geçmiştir.İttihatçı çete ve Alman işbirlikçileri Osmanlı'ya resmen şantaj üzerine şantaj yapmakta,devlet memurlarını ve sadrazamları öldürmekte,suikastler düzenlemekte ve ülkeyi bilerek savaştan savaşa sokarak yıpratmaktaydılar.Özellikle Osmanlı'nın birinci dünya savaşına bilerek sokulması tam anlamı ile tarihi bir skandal niteliği taşımaktadır.İngiliz Savaş filosundan kaçan Alman Goben ve Brislav gemileri, Çanakkale boğazından geçerek Marmara denizinde Enver Paşa'nın talimatı ile sancağa Türk bayrağı çekip Yavuz ve Midilli adlarını alarak Rus limanlarını bombalamışlar ve Osmanlı'yı resmen savaşa sokmuşlardır.Ancak,bu gemilerin bir gecede Türk gemisi yapılmasından evvel İngiliz savaş filosu,Çanakkale boğazında Alman savaş gemilerinin çıkışını beklemiş ve Osmanlı savaşta, o anda tarafsız olduğu için İngiliz savaş filosu Osmanlı kara sularına girmemiştir.Bu arada İngiliz makamları,Osmanlıya sert bir nota vermiş ve ''Alman savaş gemilerinin derhal iadesini istemiştir''...Ardından bu savaş gemilerinin Rus limanlarını bombaladığı haberi İngiltere'ye ulaşınca,üç büyük devlet Osmanlı'ya savaş ilan etmiş ve Alman savaş gemilerini ele geçirmek ve Rusya'ya yardım etmek için Çanakkale önlerine yığılmışlardır.Çanakkale önlerine yığılan savaş filolarındaki askerlerin bir kısmı Avustralya ve Yeni Zelandalı anzaklar,bir kısmı ise Hintli,Pakistanlı dünyadan bir haber müslümanlardı.Bu savaş gemilerinin çok azında İngiliz,Fransız generaller vardı.Yani burada Enver Paşa ve Talat Paşa gibi ittihatçi çete mensuplarının macerası yüzünden onca cephede yüz binlerce askerimiz şehit düşmüştür.Bu olayın vebalini Sultan Vahdettin Han'a yüklemek ve O'nu hainlikle suçlamak kara cahillik olur bana göre.


Ayrıca Sultan Vahdettin Han, Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'da kurtuluş mücadelesini başlatıp,örgütlemesi için cebine 1000 Osmanlı altını koyarak gönderen kişidir.Bir Osmanlı altını 24 ayardır.Bugün bir Osmanlı altınına eş değer bozuk para büyüklüğündeki altınlar 350 liradır.Bu altınların 1000 tanesi bugünün parası ile 350,000 lira eder.Sultan Vahdettin Han,Mustafa Kemal Paşa'ya 350,000 lira gibi bir parayı cep harçlığı olarak verecek değildi herhalde...Bilakis o para,Kurtuluş savaşı için gerekli hazırlıkların yapılması için verilmişti Mustafa Kemal Paşa'ya.O devirde,Osmanlı hazinesi İngiliz ambargosu altında olduğu için Sultan Vahdettin Han,bu parayı kendi şahsi hesabından vermiş,hibe etmiştir.Mustafa Kemal Paşa'yı ise resmi tarih masallarında uydurulduğu gibi kırık,dökük Bandırma vapuru ile değil çok konforlu ve modern bir gemi ile göndermiştir Samsun'a...Resmi tarih masallarına göre Mustafa Kemal Paşa,İstanbul'dan Bandırma vapuru ile kaçmıştır.Peki sorarım size...İstanbul İngiliz işgali altında ve boğazlar tamamen İngiliz savaş filolarının denetimi altındayken Mustafa Kemal Paşa,padişahla görüştükten sonra ''Kırık dökük Bandırma vapuru ile gizlice'' nasıl kaçabilir,İngiliz savaş filolarına gözükmeden,izin almadan ve vurulmadan? Nasıl olacak? Tabiiki Sultan Vahdettin Han'ın talimatı ile.Sultan Vahdettin Han,İngiliz generaline yalan söylemiş ve Mustafa Kemal Paşa'yı farklı tanıtmıştır.Bu sebeple,İngiliz generali Mustafa Kemal Paşa'nın çıkışına izin verebilmiştir,ancak.Yoksa o işgal anında,Mustafa Kemal Paşa'nın öyle bir ortamdan izin almadan, ''Kırık dökük'' bir gemi ile çıkabilmesi desteksiz bir sallamadır.

Ayrıca cumhuriyet ilan edildikten sonra saltanat kaldırıldığında,Sultan Vahdettin Han askerlerin dipçik zoru ve yaşlı gözlerle İstanbul'u terketmiştir.Gülerek gitmemiştir....Kolay mesele değil... 600 küsür yıl boyunca müslüman Türklere önderlik yapan ceddinin mirası İstanbul'u ve Türk bayrağını terkedip gitmek....kendisi gittiği ülkelerde ise sefalet içinde ölmüştür,resmi tarih masallarında anlatıldığı gibi lüks içinde değil.Bakkala olan borcuna karşılık,dönemin hükümetine şantaj yapılmış ve cesedine ambargo konmuştur.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Nerdesin ey koca Sultan..?

Karikatür krizinden sonra şimdi de çizgi film krizi;

Politik, sosyal ve güncel olayları eleştirel bir şekilde ele alan dizi 15 Nisanda yayınlanan 200. bölümünde bir skandala imza attı.

Hz. Muhammed'in yüzünün gösterilmemesiyle alakalı olarak İslam dünyasının hassasiyetiyle dalga geçilen South Park adlı dizide, Peygamber Efendimiz oyuncak ayı kostümü giydirilmiş şekilde yansıtıldı.

Sert tepkileri üzerine çekmesi beklenen konu, animasyon dizinin 14. sezonunun 5. bölümünde gerçekleşti. Bölümün hikâyesi ise kısaca şöyle: Amerikalı ünlü oyuncu Tom Cruise, South Park kasabasında hakarete uğradığını iddia edip beraberindeki 200 ünlüyle dizi karakterlerine dava açar. Bunun üzerine Stan isimli karakter, Tom Cruise'dan özür diler. Ancak Cruise, tek bir şartının olduğunu, Müslümanların peygamberini görmek istediğini, aksi takdirde davadan vazgeçmeyeceğini söyler. Tom Cruise, ünlü arkadaşlarına, "Dünyada dalga geçilemeyecek tek kişi var, o da Muhammed, onun bu gücünü elinden almalıyız" der. Kasaba halkının, dava açılmaması için sözde Hz. Muhammed'i kasabaya getirdikleri görülür. Ancak yüzünün görünmemesi gerektiğini, yoksa bombalanacaklarını iddia ederler. Bu nedenle Hz. Muhammed, oyuncak ayı kostümü içerisinde tasvir edilir.

Dizinin bir sonraki bölümünde de bu konuya devam edileceği belirtiliyor. Dizinin 200. bölümünü yayınlayan yerli ve yabancı video paylaşım sitelerinde, konuyla ilgili çok sayıda eleştirel yorum yapıldı.

Hz. Muhammed, daha önce de South Park'ta resmedilmişti. Danimarka'yı sarsan 'karikatür krizi'nin bir benzeri 2006'da South Park'ta yaşanmıştı. Dizide yer alan Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed karakterleri, seyircilerin tepkisini çekmişti.
(cihan)

ABDULHAMİD HANDAN İSLAMA HAKARET EDENLERE CEVAP:

Allah Rasulünü tahkir ve tezyif eden bir tiyatro Fransa'yaa sahnelenmek istenmektedir. Sultan Abdülhamid, devletler platformunda oldukça tepki gösterir. Volter'in ''Muhammed yahut taassup' adlı piyesinin sahneye konmamasını, aksi halde bunun bir siyasi mesele yapılacağını elçilik vasıtasıyla Fransız hükümetine bildirir. Fransa piyesi kaldırır. Ancak, aynı oyun İngiltere de sahnelenmek istenir. Sultan Abdülhamit Han aynı şekilde İngiltere'ye de ültimatom gönderir. İngiltere hükümeti biletlerin satıldığını, müdahalenin fikir hürriyetini engelleyeceğini belirtir. Ne var ki, Sultan ikinci bir ültimatom yazdırır.''Müslümanların halifesi olarak, İngilizler peygamberimizi aşağılayıcı bir hareket içindedir.Alem-i İslama beyanname neşredeceğim, Cihad-ı Ekber ilan edeceğim''diye İslam alemine bildiri göndereceğim ve ''büyük cihad ilan edeceğim'' der. İngilizler çaresiz tiyatroyu kaldırır.

Hz. Peygamber'e hakaret içeren karikatür krizinin bir benzeri 117 yıl önce yaşandı. II Abdülhamit Han, Müslümanları rencide eden piyes yüzünden Fransa'ya ültimatom verdi.
Bundan 117 yıl önce de, Fransız Henri de Bourneir'in yazdığı "Muhammed" adlı piyes de benzer bir infial meydana getirmişti. O zaman İslam dünyasının siyasi otoritesini Sultan II. Abdülhamit Han temsil ediyordu. Fransa'nın tanınmış simalarından Bourneir'in Paris tiyatrolarında sahneye koydurmak istediği piyes, Sultan Abdülhamit'in büyük tepkisiyle karşılaştı. Konu, Fransa ve Osmanlı Devleti arasında ciddi bir krize dönüştü. Araştırmacı-yazar Ahmet Uçar, "II Abdülhamit'in Avrupa Sahnelerine Müdahalesi Dünya'ya Konan Ambargo" başlığıyla 1997'de, Tarih ve Medeniyet Dergisi'nin 36. sayısında yayınladığı makalede, belgelerle gelişmeler anlatıldı.

NOTA ÜSTÜNE NOTA

Söz konusu tiyatro oyununun Fransa, İngiltere ve Amerika'da sahneye konulması bekleniyordu. Piyesle ilgili biletler ve davetiyeler basılmıştı. Hz. Peygamber'i tahkir eden piyesten Bab-ı Ali Hükümeti ve Sultan Abdülhamit derhal haberdar edildi. Osmanlı Dışişleri Bakanlığı ile Osmanlı'nın Paris'teki elçiliği arasında bir dizi yazışma başladı. Yazışmaların başlığı "Hz. Muhammed Aleyhisselatü vesselam hazretlerinin nam-ı kudsiyelerine karşı tertip olunan oyuna dair" şeklindeydi. Yazışmalarda 'facia-i mahude' olarak nitelen piyesin oynatılmaması için her türlü girişimin yapılması bildiriliyordu. Hz. Peygamber'in tahkir edilmesi karşısında aslan gibi kükreyen Sultan Abdülhamit, Fransa'nın İstanbul'daki Büyükelçisi Kont Montebella aracılığıyla Fransa Hükümeti'ne sert uyarılarda bulundu. Paris Büyükelçisi Esad Paşa derhal Fransız Hariciyesi ve Eğitim Bakanlığı'na başvurdu. Fransa Eğitim Bakanlığı'nın'hakaret-name'de bazı değişiklikler yapılması suretiyle sahneye konulması yönündeki teklifi de Abdülhamit'ten red cevabı aldı. Oyun hiçbir şekilde sahneye konmamalıydı. Sultan Abdülhamit, oyunun sahnelenmesi halinde Osmanlı-Fransız ilişkilerinin son bulacağı ültimatomunu Fransız Büyükelçisi Montebello aracılığıyla Fransa Hükümetine bir kez daha bildirdi.

AMERİKA CESARET EDEMEDİ

Osmanlı Devleti ile bozuşmayı göze alamayan Fransa Hükümeti köşeye sıkışmıştı. Konu Fransız Kabinesi'nde tartışıldı. Kabinenin kararı 'hakaret-name'nin Fransa'da hiçbir tiyatroda sahnelenmemesi yönündeydi.
Fransızların verdiği karar Fransa Sefiri Montebello tarafından 22 Mart 1890'da Osmanlı Dışişleri Bakanlığı'na bildiriliyordu. Sefir, hükümetinin kararının acilen Sultan Abdulhamit'e iletilmesini rica ediyordu. Sefir, telgrafında "Hazret-i Hünkar'ın Hükümetim tarafından alınan bu kararı, hem kendilerine hem de Osmanlı Hükümeti'ne karşı hükümetimin dostluğuna bir delil olarak değerlendireceğine inanıyorum. Bu karar yeniden başlayacak dostluğumuzun teminatı olur ümidindeyim" diyordu. Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki kriz böylece sona ermişti. Sultan Abdülhamit, Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot'ya bir nişan vererek karardan duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu. Ne var ki Mösyö Bornier, 'hakaretname'sini İngiltere'de sahneye koymak için girişimlerde bulundu. Ancak Abdülhamit'in müdahalesi üzerine İngiltere de oyunu yasakladı. İslam Peygamberi'ne hakaret etmekte ısrar eden Bornier, bu kez de, 1892'de Amerika'yı şovuna alet etmek istedi. Osmanlı'nın Amerika sefiri Mavroyani'nin oyunun sahnelenmemesi için verdiği mücadele de sonuç verdi. Bornier'in 'hakaret-name'si Amerikan tiyatrolarından da kendine sahne bulamadı.

ÜLTİMATOM KORKUTTU

Sultan Abdülhamit daha önce de Voltaire'nin yazdığı "Muhammed yahut Taassup" adlı piyesinin Fransa'da sahnelenmemesi içinde sert uyarılarda bulunmuştu. Fransızlar oyunu sahneden kaldırmışlar, ancak oyun İngiltere'de oynanmıştı. İngiltere'ye de ültimatom veren Sultan Abdülhamit, oyunun durdurulmaması halinde, Halife sıfatıyla bir beyanname yazarak İslam dünyasının her yerinde yayınlanacağını ve dağıtacağı uyarısında bulundu.
İngiltere'nin sömürgelerinde, başta Hindistan olmak üzere 700 milyon Müslüman yaşıyordu. Bu rakamlar Osmanlı Müslümanlarının yedi sekiz katıydı. Abdülhamit'in ültimatomu etkili oldu. Müslüman sömürgelerinde sorun istemeyen İngiltere, 'hakaretname'yi sahneden kaldırttı.

Dini şov haline getirenleri engelledi

Sultan İkinci Abdülhamit, dini değerlerin rencide edilmesine izin vermezdi. Hollanda'da Osmanlı'yı küçük düşüren "Harem" konulu oyunu durdurduğu gibi, New York'ta halk önünde Mevlevi ayini yapılmasını da engelledi. Amerikalılar, Mısır'dan getirtilen sahte dervişlerin yol parasını karşılayarak ABD'den ayrılmalarını sağladılar.